Yar olmadı bize Maarif; Ne yapsın Ozan Arif? Kim Kimdir? Ozan Arif, Halk Şairi, Giresun, Alucra, Hapu Köyü, Arif Şirin, Ozan Arif’in Doğum Yeri ve Tarihi
Ozan Arif kimdir, biyografisi, özgeçmişi? Aslen nerelidir, Asıl adı nedir? “Arif Şirin” olan Ozan Arif, Samsun’un Terme ilçesinde 10.6.1949 yılında dünyaya gelir. Ailesi, Giresun ilinin Alucra ilçesinin Yükselen (Hapu) köyündendir.
Şirin ailesi de, yöre insanının kaderini teşkil eden “ekmek peşinde gurbete düşme geleneği”nden nasibini alır. Yazları köyde rençberlik yapan, kışları Samsun Terme’de çalışan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Ozan Arif’in çocukluğu, bu gidiş gelişlerin doğurduğu zorluklar içinde geçer.
Ozan Arif, kendisiyle yapılan bir söyleşide çocukluk yıllarında hem kendinin hem de ŞİRİN ailesinin çektiği sıkıntıları şöyle dile getirir:
Öğrencilik, çocuk için bir külfettir. En azından çocuk ruhuna çok ters düşen bir şeydir. Yani sıkıntı verir. Çocukken hep tatil olsun derdim. Yazın gelmesiyle birlikte, okullar kapandığında tatil yapayım derdim; o zaman da köye giderdik. Tarladır, ekindir, biçimdir... Hiç gülen, oynayan, coşan bir çocuk olamadım.
Arif Şirin, ilkokulu (Gaziosmanpaşa İlkokulu) ve ortaokulu (Namık Kemal Ortaokulu) Samsun’da; liseyi ise, Perşembe’de (Perşembe İlköğretmen Okulu’nda, 1969-1970 öğretim yılında) tamamlar ve öğretmen olur.
Göreve (ailesinin yaşadığı) Samsun’da, Karaoyumca köyü ilkokulunda başlar. Bir yıllık stajyerlik süresinden sonra, yine Samsun`da Devgeriş köyüne tayin olur.
1972 yılında aynı köyde stajyerlik yapmakta olan Süheylâ Hanım’la evlenir. Bu köyde beş yılı öğretmenlik, dört yılı ise okul müdürlüğü olmak üzere dokuz yıl görev yapar.
İnançlarından ve prensiplerinden asla taviz vermeyen bir kişiliğe sahip olan Ozan Arif, devrin yöneticilerinin büyük baskısı ile, 1979 yılında öğretmenlik mesleğinden ayrılmak zorunda kalır.
Öğretmenlik hayatıma ailemin bulunduğu, ilkokulu ve ortaokulu bitirdiğim Samsun’da, Samsun’un Karaoyumca köyünde başladım. Bir yıllık stajyerlik sürem bittikten sonra yine Samsun’un Devgeriş köyüne tayin oldum.
1972 yılında aynı köyde benim gibi öğretmen olan eşim Süheyla Hanım’la evlendim. Bu köyde 5 yılı öğretmenlik, 4 yılı müstakil okul müdürlüğü olmak üzere 9 yıl maarife hizmet ettim.
1979 yılında inançlarımdan ve prensiplerimden taviz vermediğim için, (zaten hayli maceralı geçen) öğretmenlik mesleğinden, devrin iktidarının baskısı yüzünden ayrılmak zorunda kaldım.
Öğretmenliği çok sevmeme, gayet başarılı ve takdirnamelerle dolu meslek hayatıma rağmen, günün şartları karşısında çok sevdiğim mesleğimden ayrılmak zorunda kaldım.
Yar olmadı bize Maarif; Ne yapsın Ozan Arif?
... diye ne yapacağımızı düşünürken 1980 12 Eylül olayı geldi çattı... İnanan, millî ve manevî değerlerine sahip çıkan, memleketin, milletin bekasını düşünen insanları ezen bu olay karşısında ya zindana, ya gurbete gitme gibi iki durumla karşı karşıya kaldım.
Zindana girmektense, dışarı çıkarak bir şeyler yapmam gerektiğine (en azından uğradığımız haksızlığı yurt dışında yaşayan insanlarımıza anlatmamız gerektiğine) karar vererek 24 Eylül 1980 tarihinde bir yolunu bulup evimi, ailemi, çocuğumu hepsinden daha kıymetlisi vatanımı geride bırakıp Almanya’ya gittim. Bir yıl sonra eşimi ve oğlum Mehmet Alp’i yanıma alma fırsatı buldum.
Anlatsam başlı başına bir kitap olacağına inandığım 11 yıllık âdeta sürgün hayatından sonra, 5 Kasım 1991’de memleketime, vatanıma döndüm. Hakkımızda 190 seneye yaklaşan ceza talepleriyle açılan davaların birçoğundan beraat ettim.
Şu anda Samsun’da devam etmekte olan iki davam kaldı. Onlardan da beraat edeceğime inanıyorum. Oğlumun üniversite tahsili dolayısıyla yurt dışındaki ikametim devam etmekle birlikte günlerimin çoğunu vatanımda geçiriyorum.